top of page

Yabancı öğrenciler için Türkiye’de eğitim ve hayat mücadelesi

  • ctt
  • 11 Haz
  • 2 dakikada okunur

Eğitim için binlerce kilometre uzaklıktan gelip Türkiye’de üniversiteye başlayan gençler, yalnızca akademik bir serüvene değil, aynı zamanda bambaşka bir hayatın içine adım atıyor. 2018 yılında Mısır’dan İstanbul’a gelen ve Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde sinema eğitimi alan Abdurrahman da bu gençlerden biri. Onun hikâyesi, yabancı bir öğrenci olarak Türkiye’de yaşamanın ne demek olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.




Eğitim hayali başlayan yolculuğu devam ediyor



Abdurrahman, Türkiye’ye geliş nedenini tek kelimeyle özetliyor: “Okumak.” Sinema alanında eğitim almak için Mısır’dan geldiği İstanbul’da hem üniversite hayatına alışmaya çalıştı hem de yeni bir ülkeye adapte olmanın zorluklarını yaşadı. Onun için bu sadece bir akademik tercih değil; hayatını şekillendiren büyük bir adım.



“Çalışmak istiyoruz ama sistem bize izin vermiyor”



Türkiye’deki yabancı öğrencilerin en büyük sıkıntılarından biri çalışma izni. Abdurrahman, birçok öğrenci gibi hem eğitimini sürdürmek hem de hayatını devam ettirebilmek için çalışmak zorunda kalıyır. Ancak bunun ne kadar zorlu ve riskli bir süreç olduğunu anlattı.

“Öğrenci olmak ve aynı zamanda çalışmak imkânsız değil ama çok zor. İş bulmak başlı başına bir problem. Çalışma saatleri ise çok ağır. Altı gün, günde 12 saat çalışmak bir öğrenci için mümkün değil. Ayrıca yabancı öğrencilere devlet çalışma izni vermiyor. İzinsiz çalışırsak, yakalanırsak oturma iznimiz iptal ediliyor.”

Bu durumda hayalleri ile geçim derdi yarışırken, aslında birçok yabancı öğrenciyi kayıt dışı ve güvencesiz işlere itiyor. Eğitim hayatı için gelen gençler, geçim kaygısıyla karşı karşıya bırakılıyor.


Toplumsal kabul ve iletişim, zor ama aşılabilir



Yabancı öğrencilerin sosyal hayata katılımı da kolay değil. Abdurrahman, özellikle ilk zamanlarda Türk öğrencilerle arkadaşlık kurmanın zorluğuna değiniyor. Fakat zaman içinde bu bariyerin yıkıldığını ve samimi ilişkiler kurulduğunu da ifade etti. “Başta dil çok zorlayıcıydı. Yeni bir kültür, yeni bir hayat… Ama tanıştıktan sonra herkes birbirine yardım ediyor. Hocalar ve öğrenciler arasında resmiyet değil, dostluk oluştu. Bu benim için en güzel şeydi.” Özellikle üniversite ortamlarında Türk öğrencilerle ilişkilerin genelde olumlu olduğunu belirten Abdurrahman, ender durumlar dışında ırkçılık ya da dışlanma yaşamadığını da vurguluyor.



“Ülkeme dönmem, ama Türkiye’de kalmak da zor”


Mezuniyet sonrası için net bir planı olmayan Abdurrahman, Türkiye’de sinema sektöründe iş bulmanın çok zor olduğunu düşünüyor. Bu düşüncesinin arkasında, sektörün rekabetçi yapısı ve yabancı öğrencilere kapalı duruşu olduğunu ifade etti. “Ülkeme dönmeyi düşünmüyorum ama Türkiye’de kalmak da zor. Belki başka bir ülkeye giderim. Medya sektörü burada çok büyük ama aynı zamanda çok dolu. Yabancı biri olarak bu alanda iş bulmak kolay değil. Ama yine de deneyeceğim.” bu sözleri, eğitim için gelen birçok yabancı öğrencinin Türkiye’de kalma umudu ile gerçekler arasındaki uçurumu da gözler önüne seriyor.



“Zor ama vazgeçmeyeceğim”


Abdurrahman’ın aktarımları sadece kişisel deneyimi değil, aynı zamanda Türkiye’deki yabancı öğrencilik sisteminin bir yansıması olduğunu söyledi. Eğitim için ülkesinden ayrılmış, yeni bir dil öğrenmiş, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ve tüm zorluklara rağmen umutla hayata tutunan bir genç olarak, “Zor ama vazgeçmeyeceğim,” diyor.


 
 
 

Comentários


bottom of page